|
|||||
Ecnebi ve söze yerli Truva Atları ile birlikte İslamın ve Türk’lüğün en korkunç düşmanlarının 10 seneden daha uzun zamandır türlü yalan, dolan ve entrikalarla engellemeye çalıştığı son derece kritik ve stratejik içerikler, böylelikle Türkiye'nin en güzide inanç, iman, düşünce ve ülkü gazetelerinden biri olan Akit Gazetesi tarafından 27.10.2012 tarihinde Türk Kamuoyu'na "İçimizdeki İsrail 'e de One Minute Denmeli" Manşetiyle duyuruldu. Aynı tarihte Habervaktim İnternet Haber Sitesi de Kültürel Genetik™ Araştırmaları Düşünce ve Teşhis Platformu Onursal Başkanı Sayın F. Deniz Şar 'la yapılan bu önemli Röpörtajı ve Sayın F. Deniz Şar 'ın çarpıcı açıklamalarını Manşetten vererek, Vakit Gazetesi tarafından yayınlanan bu tarihi söyleşiyi internet ortamında yayınladı. |
|||||
|
|||||
Kültürel Genetik Araştırmaları™ Düşünce ve Teşhis Platformu Onursal Başkanı Sayın Deniz Şar ile yaptığı OLAY RÖPÖRTAJ : İÇİMİZDEKİ İSRAİL'e de ONE MINUTE DENİLMELİ
AKİT
GAZETESİ 'nden Sayın Osman
YİĞİT 'in
27.10.2012
tarihinde
Kültürel Genetik Araştırmaları Düşünce ve Teşhis
Platformu Onursal Başkanı
AKİT •
27
Ekim
2012
•
Bir
süredir adına ‘Nefret Suçları’ denilen, bir kavram adı altında Türk
Ceza Kanunu’na yeni hükümler sokulmaya çalışılıyor. Konu ile ilgili
Kültürel Genetik Araştırmaları Düşünce ve Teşhis
Platformu Onursal Başkanı Deniz
Şar ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Çarpıcı değerlendirmeler ortaya koyan Şar, ‘nefret söylemi’ ve
‘nefret suçları’ kavramlarının zihinlere işlenmeye çalışılmasının
uluslararası siyonizmin ve içimizdeki
kollarının bir tuzağı olduğunu düşünüyor.
Sorunuza cevap vermeden önce bu kavramı kullanarak gizlenmeye
çalışan gizli, örtülü yapılara dikkat çekelim. Birtakım karanlık
odaklar deşifre olmaya başladılar. En azından bu tehlikeyi benizlerinde ve derin kimliklerinde
hissediyorlar. Bu bizim açımızdan hayra alamet bir gelişme.
Her taşın altından çıkan sonucun adını koyalım; Beynelmilel Siyonizm
ve içimizdeki Truva atları, ya da başka
bir deyişle içimizdeki İsrail! Dünyanın birçok bölgelerinde
deşifre edilme ve dökülüp yok olma yolunda ilerleyen Siyonizm, bir
porno yönetmenine Hz. Peygamber ve İslam’a hakaret içerikli bir film
sipariş edecek kadar seciyesiz,
seviyesiz ve çaresiz düşmüştür.
Nefret dalgası denilen ve birtakım yasalara zemin hazırlatılmak için bahane olarak
kullanılan süreç bu takım girişimlerle sağlanmış oluyor.
Dünyanın bir ucundan enjekte edilen
bir mesajın sonucunu devşirmek Siyonizmin ve mason localarının binlerce yıllık
yöntemlerindendir. Yani bu yeni falan da değildir. Daha önce
Danimarkalı olduğu söylenen karikatüristin Yahudi olması bir tesadüf
mü idi sizce? Peki Salman Rüşdi denen habis ruh sahibi yaratığın
Yahudi olduğunu söylesem ? Bu saldırılar
ve kurgular tesadüf değildir. Bir sonuca matuf
planlı, titiz ve senkronize
çalışmaların parçalarıdır. Binlerce yıldır yürütülen ve sürdürülen
saldırıların devamı olarak değerlendirilmelidir bu günkü siyonizmin
operasyonları. Biz bu çabaların bizim Meclis’imizce onların istediği doğrultuda bir
sonuca bağlanmasını istemiyoruz.
Bizim
için asıl şaşırtıcı olan her seferinde şaşırılmış gibi yapılması ve
aynı şok sendromlarının yeniden yaşanması.
Düşmanınızla yatağa girdiğinizde başınıza ne gelmesini beklersiniz
ki? Bugün çıkarılması için bu
platformların seferber olduğu sözde nefret yasası denen yasa
ile İslamın, Türk’lüğün hür düşüncenin, bilimin başına çuval
geçirilmeye çalışılmaktadır. Devekuşunun başını toprağa gömmesi gibi
bir akıl tutulmasıdır verilen, daha doğrusu verilemeyen tepki.
Gerçeğin görmezden gelinmesi, gerçeğin inkar edilmesi hiçbir gerçeği
ortadan kaldırmaz. Psikolojide kaçış güdüsü var. Örneğin, öğrenilmiş çaresizlik.
Bu bir savunma mekanizmasıdır. Hem insan ve hem hasta psikolojisinde
kaçış sendromları denilen mekanizmalar
var. Biz bu kaçış sendromlarıyla
ülke yönetemeyiz, geleceğimizi kuramayız, aydınlığa ve güvenliğe
çıkamayız. Siyon menşeli baskı
guruplarının, içimizdeki israilin taslaklarına icabet eden
yasalaştırma çalışmalarını kabul edemeyiz. Buna itiraz
edilecektir tabiki. Danimarka’daki, Amerika’daki, Almanya’daki,Hollanda’daki,
Fransa’daki sözde terör, necis
provokasyon ve sair ısmarlama çirkin işlerin asıl maksadının,
Türkiye ve benzeri ülkelerde, tasma
niyetine geçirilmeye çalışılan
çok sayıdaki kanunlar için
psikolojik ortam oluşturmak olması bizi
hayrete düşürmemelidir. Bu şeytani çevreler böylesi
metotlarla iş görmektedirler. Hem senin kutsallarına saldırmak
adamlar için bir ibadettir. Sözde dini, muharrif kayıtları
‘Nefret’ten başka bir şey öğretmemiştir bu adamlara. Nefret ve necaset bunların Kültür
GenlerindeTM vardır, bizim değil.
Uluslararası Siyonizm ve Türkiye içerisindeki Truva atlarının
pervasızca at koşturmaları. Bizim derdimiz, İslamın, Türklüğün ve
Türkiye’nin bekası. Taslak hakkında bilgi sahibi olmadığımızı
söylerken, sanıyorum Kültürel Genetik Genel Teorisi adında bir atom
bombasının veya bir röntgen makinesinin
baş mühendisi olduğumu unutuyorsunuz. Bu elektriğin
bulunması kadar önemli bir gelişmedir. Buraya dikkat ediniz -
taslakla ilgili bize bilgi geldi veya gelmedi demiyorum. Taslakla
ilgili bilgi sahibiyiz diyorum. Bu memleket sahipsiz değil. Bundan
sonra İslam’a, Türklüğe ve Müslümanlara saldırmak için bu memleket
bir platform olarak kullanılamaz, kullanılamayacaktır diyorum.
Bir nefret yasası çıkacaksa,
bunların, kartellerine, monopollerine, hortumlamalarına,
gazetelerine, hakaretlerine, istilasına, kadrolaşmasına, faizlerine,
faturalarına, faili meçhul kalan cinayetlerine, komplo ve
suikastlerine, gerçeği örtme ve karartma faaliyetlerine, İslam’a ve
Türk’lüğe karşı gün be gün yürüttükleri psikolojik savaşa ve necis
emellerine karşı çıkmalıdır. Bunların pisliklerini örtmek ve
konuşulamaz hale getirmek için değil. Bizim derdimiz işte bunlardır.
Bu
Nefret Suçları kavramı Türkiye’nin hiçbir sıkıntısına çözüm içeriyor
olamaz mı?
Öncelikle bizim tercih ettiğimiz bir kavram olmadığını ifade
etmeliyim bu sözde ‘nefret
suçları’ denilen kavramın. Bilakis Türkiye’nin hiçbir sorununa çözüm
getirmeyeceği gibi, sıkıntıların asıl kaynaklarının tespitini de
güçleştirecek bir girişim olarak değerlendiriyorum. Bir perdeleme
faaliyetidir. Bin yıl gibi
sürebilecek hayati sonuçlar doğurabilecek ve
Türkiye’nin de çöküşünü getirebilecek
önemdedir. Bu kavramın bugün, birçok sıkıntımız henüz çözüm
beklerken, gündemin en baş sıralarında konuşuluyor olması bile
başarılı bir yabancı istihbarat operasyonu olduğunu ortaya
koymaktadır. Daha da önemlisi böyle bir operasyonun 3 dakikada
anlaşılabilmesi ve deşifre edilmesi gerekirken, bu zokanın yutulmuş
olmasıdır. ‘Oyun var’ diyoruz, ‘kral çıplak’ diyoruz. Bu
sözde ‘Nefret söylemi’ düşmanın
ürettiği bir söylemdir diyoruz. Düşmanın muharrif kayıtları nefret
saçmaktadır. Nefret söylemi oradan üremektedir. Bizim kültürümüz,
‘Bizim yolumuz bize, sizin yolunuz size’ demektedir. Bu
memlekette kripto kimlik sahipleri kanun yaptıramamalıdırlar.
Kavram, ‘düşmanın’ kavramı da olsa, faydalı bir sonuç doğuramaz mı?
Düşmanın kavramıyla sorunlarımıza çözüm üretemeyiz. Bir örnek
vermek istiyorum. Ertuğrul Özkök denen
tipe bir terim kullandırttılar. ‘Metroseksüel erkek’ dedi. Bu
tipleri kullanarak bu necis ve
amaçlı kavramları pozisyonlarlar. Sonra ne oldu? İyi bir
noktada mıyız bugün? Metroseksüelliği homoseksüelliğin normal olarak algılatılması necasetinin bir ön
adımı olarak kullanma gayretindeler.
Peki
nihai olarak ne amaçlıyor olabilirler?
Amaçları gayet açık. İslam’a, Türk kültürüne, kutsallarımıza
saldırıları engellemeye çalışan insanları susturmak maksatları.
Türkiye’yi sessiz ve derinden ele geçirmek isteyen odakların deşifre
edilmesinin önlenmesine çalışıyorlar.
Saldırmak, gerçeği örtmek, doğruyu
yanlış, yanlışı doğru olarak tanıtmak ve başkalarını karalayarak ya
da susturarak necis emellerini gizlemek üzerine kurulu tüm kimlik,
benlik ve faaliyetleri. İşte o
siyon locaları ve locaların direktifiyle psikolojik karartma savaşı
yürüten necaset sözlükleri ve basın ve medyadaki piyonları bunun
için var. Sapkın adamlar bunlar. İntikam ve kan peşinde
koşuyorlar. Madem samimi idiler neden zamanında Türklüğe hakareti
tecziye eden yasaların iptali için çırpındı bu, bugünkü ‘nefret
suçları yasası’ isteyen çevreler?
Kim
bunlar? Nasıl yapacaklar bu saydıklarınızı?
Tüsiad’a, localara, bunların
kurdurduğu sözde sivil toplum örgütlerine, basın ve medyaya,
siyaset, bürokrasi ve yargıdaki truva atlarına bakın, hemen hepsini
görürsünüz.
Soros’un ve sair malum uluslararası
siyonist odakların elemanları çoğu ve gizli kimliklerinde hahamsız
yapamazlar. İsrail ağlama duvarında çekilmiş fotoğrafları da
görülebilir pek çoğunun.
İçimizdeki İsrail, işte bunlar. Yani görülmesi zeka
gerektiren zincirlerle ve faizle esir aldıkları Türk ve Müslüman
kesimin kendilerinden sürekli alış-veriş yaparak ayakta ve hayatta
tuttuğu kesim bunlar. Neleri nasıl yaptıkları gayet
açık. Bunları herkes gözlemleyebiliyor. Yaşananlar nedir
sanıyorsunuz. Bu güne kadar nasıl yaptılarsa öyle yapmaya devam
etmek istiyorlar. İsim mi
istiyorsunuz benden? Açın bu kurum ve kuruluşların listelerini
önünüze, işte hepsi ordalar.
Boğazı kimler parsellemiş bir bakın. Her şey ortada esasen.
Ancak milletimizin dimağına Tanzimattan itibaren mıhlanan
öğretilmiş çaresizlik eseri olarak bakar-kör olmamamız ve kafamızı
devekuşu gibi kuma gömmememiz gerekiyor. Türk Milleti bu uyanışı
imanla gerçekleştirmeye başlamıştır. İşte çıkarılmaya çalışılan yasa
bunu durdurmaya çalışmaktadır. Esas amaç budur.
Lobi
mi? neyin lobisi? Kimin lobisi? Biz bunları okullarımızda
çocuklarımıza öğretmeliyiz. Bahsettiğimiz insanlar lanetli bir
geleneğin insanlarıdır. Bu lanet açıktır. Bunu hiçbir surette bir ırkçılık
olarak söylemiyorum. Bir savunma olarak bunu bilmeliyiz. Siyonizm
ve mensupları lanetlenmiştir.
Allah tarafından, Kuran ile lanetlenmiştir. Nesillerimiz bunlardan
zarar görmüştür ve görmektedir. İnsanlarımız, çocuklarımız bunlardan
zarar görüyor. Bizim insanımız neden
siyon sermayesine, yahudi sermayesine kul olsun. Bunları
konuşamayacak mıyız ? Suçlu olan
nasıl biz olabiliriz ? Biz
savunmada olmayacağız ! İslam’a ve Müslümanlara yönelik
komployu açıklamak hangi nefretin suçu olabilir.
Böyle saçma sapan bir kanun taslağı
ancak reddedilebilir. “One minute”, yani “van minüt”
denmelidir. İçimizdeki İsrail’e de “van
minüt” demenin vakti gelmiştir. Sayın Başbakanımız, artık içimizdeki
israil’e de “one minute” demelidir.
Türk
milletini geceleri ekran başlarında,
gündüzleri kredi kartları ve tüketim manyetizmasıyla afyonlayan,
gençlerimizi, içki, uyuşturucu ve kumar
batağına çeken yapıdır içimizdeki İsrail. Bu milleti
düşünmekten alıkoyan çevrelerdir içimizdeki İsrail. Senaryo
yazarlarının büyük kısmı içimizdeki İsrail’in
gönüllü ve bazen de profesyonel
ajanlarıdır. Bankaların ve
locaların tamamına yakını içimizdeki İsrail’in istihbarat ve
operasyonel bürolarıdır. Senaryolarını ve sermayelerini muharrif
metinlerden devşiren, bu
metinlere iman eden kripto kimliklerdir.
Merkezi sinir sistemimizle oynamaya cüret
etmektedirler. Ancak artık külliyen
deşifre olmaktadırlar.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim. Türkiye, Müslümanlar ve Türkler,
yani bizler bu zırlama halinden çıkmalıyız. Çıkıyoruz, Efendimize
saldırıyorlar, şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar diyoruz. Eee, ne yapmalarını bekliyorduk
ki. Bu yasa bu haliyle
çıktı diyelim saldırıların duracağına mı inanıyorsunuz? Bu
asırlardır böyle. Karşı hamlenin ne olması gerektiği noktasında
İslam tarihine bakıldığınca kesin çözüm yolları net bir şekilde
görülebilir.
Sizce
Türkiye’de nefret kaynaklı hiçbir suç işlenmiyor mu?
Türkiye'de
nefret söylemi mi? Güldürmeyin Beni! Türkiye'de bu anlamda ancak ve
olsa olsa İslam'a, Türk'lüğe ve Türkiye'ye hakaret ve ihanet suçu
işlenmektedir. Türkler ve Müslüman'lar ne kaynağı, ne de sebebi
olmadıkları halde, her türlü nefret, söylem ve uygulamasının
hedefidir. Evet bu anlamda nefret kaynaklı suç işlenmektedir.
Ayrıca ‘suç’ hukuken, somut delillere dayandırılması gereken bir
olgudur. Bu bağlamda, ‘Nefret’ gibi uydurma
ve soyut bir kavram üzerine nasıl suç tezi bina edilebilir ?
Burada tezgahlanan yanlızca bir tuzaktır. Yahudi olmayanları
‘hayvan’ olarak gören bir dinin gizli
kriptoları tarafından tezgahlanan necis bir tuzak.
Her
taşın altından çıkan bir şey varsa bunu değerlendirmek gerekir.
Neden hep aynı şey çıkmaktadır her taşın altından. Bunda bir
gariplik yok mudur? Türkiye’nin bir istila altında olduğuna
inanıyoruz. Bunun Türkiye’nin en merkezi problemi
olduğuna inanıyoruz. Kültürel Genetik Genel Teorisinin
Türkiye’nin yapısına ve kadrolaşmasına uygulanması neredeyse
matematik diyebileceğimiz bir kesinlikle bu bulguları ortaya
çıkarmaktadır. Bu bulguların ortaya çıkarılması tabi ki örtülü
Uluslararası Siyonist Yahudiler ve karanlık masonik çevreleri
rahatsız ediyor. Bunun önemi şudur. Karşı platform, yani
uluslararası Siyonist platform, nefret suçları kavramını öne sürerek
sonuç almaya ve gizlenmeye
çalışıyor. Bunu istediklerini biliyoruz. Karşı tarafın
Kültürel GenetikTM
analizlerini yapıyoruz. Bütün çıplaklığıyla ortaya çıkan gerçek
şudur: Meclisi ve bürokrasiyi
kuşatarak ve baskı grupları aracılığıyla karanlık emellerine
pervazsızca ulaşmaya çalışıyorlar.
MECLİS BİNASI DERHAL YIKILMALIDIR
Bu
yasa çalışmalarının örtülü ve açık şekillerde algıladığımız hali çok zararlı.
Bunu hazırlayan platformlar
Adalet Bakanlığı’na ne tür bir baskı yaptı
tam bilemiyoruz. Meclisin
kuşatma altında olduğunu biliyoruz. TBMM bu milletin
namusunun korunduğu iradesinin tecelli ettiği yerdir. Meclis
Binasının bile yapımında karanlık çevrelerce masonik semboller
işlenmiştir. Meclis’in verebileceği ilk ve en önemli hayırlı karar
öncelikle o meclis binasını bizzat kendi kararıyla yerle bir etmesi
olacaktır. O binanın derhal yıkılması lazım. İçinde masonik
sembollerin olduğu bir meclis binası kabul edilemez.
Bu binanın hamurunda besmele yok. Bu binanın çimentosunda necaset
var. Taharetle temizlenemez. Yıkılıp yeniden yapılmalıdır. O günün
idarecile-rinden, hükümetinden gizli konmasını iddia etmek mümkün
mü? Bunları görüp her seferinde şaşırmanın anlamı var mı? Adamlar 3000 yıldır aynı numarayı
yapıyorlar. Irkci ve seytani unsurlar ve yansımalarının artık
darbeleri ve darbe kadrolarıyla birlikte bu ülkenin gündeminden,
mülkiyet zincirinden ve kaderinden defedilmesi bir ibadet ve bir zorunluluktur.
Bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Bunun
esasında cevabını verdim. Hiçbir surette böyle bir algıya sebep
olamaz benim açıklamalarım. Çünkü ben ne açıklarsam açıklayayım;
benden nefret edeceklerini ve beni karalamaya çalışacaklarını
biliyorum. Değişen bir şey olmayacak. Çıkıp ne desinler yani?
“Biz 3 bin senelik kurulan komplonun, uluslararası Siyonizmin
Türkiye’deki temsilcileriyiz”’ mi desinler? “Biz X semtindeki
hahama rapor veririz” ’mi desinler? Tabi ki ‘bu nefret
suçudur’ diye ciyaklayacaklar. Bu bir savunma mekanizmasıdır.
Fakat bütün mekanizmaları dağılmak üzeredir. Saklanacak örtüleri
kalmayacaktır. Tekrar ediyorum, Yahudilerden başkası hayvan denen
bir dini metin olabilir mi ? Dahası böyle bir necis
öğreti din yerine konabilir, kendisine o tarz bir muamele edilebilir
mi?
Gizli
Yahudilikten bahsediyorsunuz. Bu insanlar gerçekten Müslüman olmuş
olamaz mı?
Bize
geliyorlar, şehadet getiriyorlar, ‘gel’ diyoruz ‘bize namaz kıldır’,
‘bize hakimlik yap’, ‘savcı’ ihtiyacımız var. İstihbarata kadar
soktuk bunları. Bu bir intihardır. Bize intihar etmeyi
öğretiyorlar. Neredeyse Tanzimattan beri bunu öğretiyorlar. Kim
öğretiyor, ona bakmak lazım.
Gidin
bakalım Avrupa’da Amerika’da bir kiliseye. ‘Ben hıristiyan olacağım’
deyin. Bakın bakalım neler oluyor. 15 sene takibe alıyorlar adamı.
Bakmayın Türkiye ve İslam ülkelerindeki misyonerlik faaliyetlerine.
Burada bizi Hıristi-yan filan yapmaya çalışmıyorlar. Asıl
amaçları bizden bir kişiyi dininden koparmak, İslam cephesinden
koparmak. Karşı cepheden bir adam eksiltmek yani. Adam burada senin
kalenin önünde oynuyor futbolu. Sen gidip orada hıristiyan olmak
istediğinde adamın kalesinin önüne gidiyorsun. Sana inanır mı? Olay
aslında çok basit. Amaç bizi bizim topraklarımızda ifsat etmek.
KRİPTOLARLA ARAMIZDA KAN DAVASI VAR, AÇIK SİYASET ONLARIN İŞİNE
GELMEZ
İslam
Hilafet’inin son Payitaht’ı olan
bu memleket hiçbir zaman Amerika benzeri kozmopolit bir devlet ve
sosyal yapıyı kaldıramaz. Gerek de yok buna. Tarihe bakıldığında
sıkıntının bu noktadaki zorlamalardan sonra patlak verdiği gayet
açık görülür. İşte Tanzimat ve açtığı yaralar ortadadır. Tanzimat
bugün yaşadığımız kripto ihanetini
çözememiştir, çünkü esasen onların
dahliyle tezgahlanmıştır. Aramızda yine onlardan
kaynaklanan bir kan davası var.
Açık siyaset onların işine gelmez. Bu memlekette İslam kültürüne
sahip olmayan dahası İslam’la aralarında kan davası bulunan
kripto ve azınlıklara
tanınabilecek haklar en fazla Mısır ve Lübnan’da elde ettikleri
haklara eş değer olabilir. Oralarda ulaşılan sonuç ta ortadadır.
Komplo, hile, desise, kan ve yine kan. Türk’lüğü ve İslam’ı kültürel anlamda
atomize ederek tarih sahnesinden silmek istiyorlar.
İşte bu nedenlerle, Hak ile batılın bir
arada yaşayabilmesi diye bir olgu, ne tarihin yazdıkları arasında,
ne de Alemlere Rahmet olarak indirilen Kuran-ı Kerim’de yoktur.
Şeytan ve necaset kapının dışında bırakılmak zorundadır. |
|||||
" Stratejik ortak olan Amerika ile Türkiye değil, her iki ülkeyi de sırılsıklam ele geçirmiş bulunan uluslararası siyonizm ve o gizli devletin iş birlikçileridir. Bu itibarla, tarih yeni bir uyanışın, yeni bir bilinçlenmenin ve yeni bir rönesansın eşiğindedir." |
|||||
|
|||||
Home I İletişim I Kitaplar I Konular I Komplo I Söyleşiler I Bültenler I Konferanslar I Çete Raporları I Haberler I Raporlar I Sözlük |
|||||
Geri Zekalılara Özel I Psikolojik Savaş Siteleri I Karanlığın Finansörleri I Platforma Giriş Prosedürü I Site Plan I Devam |
|||||
Kültürel Genetik I Kurumsal Genetik I Cultural Genetics I Corporate Genetics I F. Deniz Sar |
|||||
Cultural Genetics Technologies I Deşarj™ Televizyonu I Deşifre I Site Plan |
|||||
Kültürel Genetik™, Kurumsal Genetik™, Cultural Genetics™, Corporate Genetics™, Cultural Genetics Technologies™ ve adı geçen tüm sair isimler, tüm ulusal ve uluslararası telif hakları ve Genel Teorileri ve bu Genel Teorileri oluşturan alt konsept, kavram ve markaları 1980 tarihinden beri Sayın F. Deniz Şar’a ait, her hakkı her ülkede ve her dilde mahfuz, ulusal ve uluslararası telif ve marka yasa, yönetmelik, düzenleme veya teamülleri ile korunmuş markalardır. F. Deniz Şar’ın yazılı izni olmadan, hiç bir şekil, suret ve teknoloji ile ve hiç bir amaç için kullanılamaz, çoğaltılamaz, yorumlanamaz, alıntı yapılamaz ve kopyalanamazlar. Çağdaş, ulusal ve uluslararası telif ve marka yasa, yönetmelik, düzenleme veya teamüllerini zedeleyen aksi tutum ve davranışlar ayrıca ihtar edilmeden kanuni takibata maruz kılınacaktır. © Copyright, F. Deniz Sar, USA, 1980-2096. Her hakkı Tüm dünyada mahfuzdur. All rights are reserved in USA and worldwide. |
|||||